Rektum Kanseri Nedir?
Kolorektal kanser (KRK) gelişiminde etkili olan değişik “risk faktörleri”nin varlığı bilinmektedir. Bunlar; yaşın 50 nin üzerinde olması – yağdan
zengin, posadan fakir diyet – “Senkron” (eş zamanlı) veya “metakron” (daha sonra gelişmiş) kolorektal adenom veya KRK varlığı – ailede görülen kanser olgularıyla, diğer aile ferdlerinin olası kanser riskini ilişkilendiren, “Amsterdam-I” “Amsterdam-II” ve “Bethesta kriterleri” ile ifade edilen “Herediter risk faktörleri” – Ülseratif kolit ve Crohn hastalığının ileri dönemlerinde gelişen “KRK gelişme riski” olarak sayılabilir.
Gelişmiş toplumlarda 100 000’de 50 sıklık ile görülen ve tüm kanserler arasında 4. sırada yer alan KRK’lerin, yaklaşık %20’sini Rektum kanseri (RK) oluşturur. Rektumu kolon’dan ayıran ana özellik, yerleşiminin farklılığıdır.
RK leri, makroskopik patoloji açısından bakıldığında çoğunlukla “polipoid (vejetan) – ülseröz – infiltratif” tiplerde görürüz, en az rastlanan infiltratif tiplerdir. Mikroskopik olarak ise %98’i “adenokanser”dir.
Belirtiler
RK’li hastaların bir kısmı, hastalık ileri evreye ulaşıncaya kadar belirtisiz kalabilecekleri gibi, dışkılama düzeninde değişiklik (yeni ortaya çıkmış kabızlık veya ishal, tekrarlayan), rektal kanama, dışkı çapında azalma, dışkılama güçlüğü ve benzeri şikayetlerle hekime başvurabilirler. Perianal ağrı- anal sfinkter, sinir dokuları veya kemik tutulumunu, tenezm (ağrılı dışkılama hissi) ise büyük hacimli bir tümörün yol açtığı rektal kapasite azalmasını düşündüren, bir anlamda “ilerlemiş hastalık” belirtileridir. Bu bölgeden geçişi engelleyen darlıklar ise karında şişlik, bulantı, kusma ve kolik biçimli ağrılara sebep olurlar. Bazı olgularda rektum, tümör kitlesi ile tıkanabilir ve “barsak tıkanması” tablosu gelişebilir.
RK’ne bağlı olarak en sık rastlanan belirti dışkılama alışkanlığındaki değişiklik, ikinci sıklıkta ise rektal kanama’dır.
“Parmakla” veya “endoskopi” ile anal kanal ve rektumun muayenesinde tümör tespit edilebilir.
Kesin tanı
“Endoskopi” ve “biopsi ile konulur.
Ameliyat öncesi karsinoembriyonik antijen (CEA) ölçümü yapılarak, ameliyat sonrası takiplerde kıyaslama için kullanılır.
En önemli prognostik gösterge, teşhis esnasında “tümörün yaygınlık” derecesidir. İn situ karsinom (Tis), “yüksek grade displazi” olarak da kabul edilmektedir ve lenf nodu invazyonu görülmez. Barsak duvarına sınırlı (T1, T2) tümörlerde lenf nodu metastazı sırasıyla %5 ve %20 oranında görülürken rektum duvarını tamamen kaplayan ve komşu yapılara da taşan tümörlerde (T3, T4) lenf nodu tutulumu %50’yi aşmaktadır. Tutulan lenf nodu sayısı 4’ü aştığında, prognoz olumsuz etkilenir. KRK’de en sık rastlanan uzak metastaz karaciğerde görülür ve portal ven dallarının invazyonu yoluyla hematojen yayılıma bağlıdır.